Sosyal pazarlama diğer pazarlama yaklaşımlarından farklı olarak uzun dönemde tüketiciyi ve halkın refahını düşünür. İşletmenin amaçlarını kısa dönemden uzun döneme çevirir.
4.1. Çevre Yönünden Sosyal Pazarlama
İşletmeler bütün faaliyetleriyle çevreyi az veya çok etkiler. Ancak kısa vadeli amaçlara öncelik veren bakış açısı pazarlamanın toplumsal sorumluluğunu göz ardı eder. Genellikle çok az kişi pazarlamanın gelir dağılımını ve toplumun amaçlarıyla ilgili olduğunu bilir. Devlet pazarlamaya daha geniş bir bakış açısıyla bakarak, kıt kaynakların dağılımının düzeltilmesine, hayat standartlarının yükseltilmesine ve özellikle kalitesinin arttırılmasına çalışır.
Toplumun ihtiyaçları çok çeşitli ve sınırsızdır. Ancak birbirinden farklı fakat birbirini etkileyen eğitim, sağlık, konut, az gelişmiş yönlere önem vermek, çok yüksek toplumsal maliyeti olan trafik kazalarının azaltılması, nüfus kontrol tedbirleri, koruyucu hekimlik, çocuk ölümlerinin azaltılması, temizliğin özendirilmesi halkla tasarruf politikasını benimsetmek, reklamlarda topluma zararlı bilgi vermemek, halkın sağlık ve güvenliğini olumsuz yönde etkilememek, turizmin olumsuz etkilerini azaltıcı önlemler almak, sadece devletin değil işletmelerin de düşünmesi gereken, sosyal pazarlama açısından önemli konulardır.
Bir işletmenin başarısı bir çok iç ve dış etkenin yanı sıra iyi pazarlama yapmasına da bağlıdır. Bunun için, işletme kendisinden ürün alan müşterilerine uyum sağlamalı, işletme çabalarını buna göre düzenlemeli ve sonuçta tüketici Satılan mal ve hizmetten yarar sağlamalıdır. Ancak bütün bunlardan toplum ve çevre zarar görmemelidir.
İşletmelerin yalnızca yasalara uyması, toplumun gelenek ve göreneklerine bağlı kalması, din ve siyaset işlerine karışmaması, vergilerini zamanında ödemesi, çalışanların maaşlarını zamanında vermesi v.s. yeterli değildir. İşletmeler pazarladıkları mal ve hizmetlerin toplumsal etkilerini de göz önünde bulundurmalıdır. Pazarlama faaliyetleriyle ham madde, maden, su, orman ve diğer toplumsal kaynakları tahrip etmemeli, gelecek nesilleri de düşünmelidirler.
4.2. Ulusal ve Uluslar arası Pazarlamaya Etkileri
Sosyal pazarlama anlayışının, ulusal ve uluslar arası pazarlama alanındaki gelişmeleri hızlandırıcı etkisi vardır. Bu etkiden faydalanabilmek için devlet, tüketiciyi koruma kaynaklı, sanayi yatırımlarına yeterli teşvik ve indirimler çevreyi ve insan sağlığına yönelik yatırımları topluma karşı sorumluluk duygusunun geliştirilmesine yönelik çalışmaların ödüllendirilmesi gibi faaliyetlerle destek olmak durumundadır.[1] Ancak sosyal amaç edinen firmalar tüm bu faaliyetlerden önce ürününü satabilme çalışmalarına önem verirler.
4.3. Tüketici Haklarının Korunması
Tüketici haklarını üretici, tüketici ve devlet bağlamında irdelemek mümkündür. Bu çerçevede ürün ve hizmetlerin kalite kriterleri, işletmelerin sosyal sorumluluk anlayışları ve milli kaynakların verimli kullanımı ile doğrusallık içindedir. İşletmeler üretim süreçlerine uygulayacakları tekniklerle ve örgüt genelinde yaygınlaştıracakları çağdaş, yönetsel anlayışlarla mal ve hizmetlerin kalite kriterlerini arttırabilmektedirler. Bu çerçevede toplumdaki değişimleri gerçekleştirmesi öngörülen halkla ilişkiler, örgütsel değişim sürecinde sorumluluk anlayışına hizmet etmesinin yanı sıra tüketici haklarının korunmasında da önemli bir işleve sahiptir.[2]
4.4. Sosyal Sorumluluk
İşletme ya da örgütlerin eylem veya etkinliklerinin toplum üzerindeki etkileri ile toplumun normlarına uyum açısından yasal ve moral sorumluluklarıdır.
Pazarlamanın sosyal sorumluluğu; hedef kitlenin ihtiyaçlarını, isteklerini ve ilgilerini rakiplerinden daha etkin bir şekilde tatmin ederken tüketicinin ve toplumun gelecekteki yaşamını da iyileştirmesi fikridir. Pazarlamacı, tüketicinin kısa süreli istekleri ile uzun süreli yaşam kalitesi arasında kalır. Bu sosyal sorumluluk pazarlama yöneticilerini üç olgunun dengelenmesine zorlar; işletmenin karlılığı, tüketicinin isteği ve toplumun çıkarları.
İşletmenin karlılığı kuşkusuz en önemsenecek konudur. Toplumun gelecekteki çıkarlarını korumak için, tüketicinin isteklerine karşı çıkmak ve yüksek karlardan vazgeçmek bir çok işletmenin katlanmak istemeyeceği bir maliyettir.
1980’lerin sonunda CFC’ nin ozan tabakasına zarar verdiği bilimsel olarak kanıtlandığından, Kuzey Avrupa Kozmetik şirketleri bizzat kendileri harekete geçerek CFC kullanımını durdurmuşlar, ABD, Avrupa ve Japon şirketleri ise kullanımı sürdürmüşlerdir. CFC kullanımını ilk durduran firmalar yeni teknolojik yatırımlar yaparak mamullerini daha fazla maliyetle üretmişler; böylece yüksek fiyatlardan dolayı Pazar, yüksek maliyetlerden dolayı da kar kaybına uğramışlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder